7 Kasım 2009 Cumartesi

Biyogüvenlik yasası çıkmadan GDO uygulaması çok tehlikeli

Biyogüvenlik yasası çıkmadan GDO uygulaması çok tehlikeli
07.11.2009 Referans-İstanbul Haber

Tarım Bakanlığı'na GDO yönetmeliği ile ilgili dava açmaya hazırlanan ziraatçılar, 'Türkiye'nin ihtiyacı bu yönetmelik değil, Biyogüvenlik Yasası'dır' diyorlar. Ziraatçılara göre yasa çıkmadan yönetmelik uygulanırsa zararın boyutu büyüyecek.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı ürünler (GDO) ile ilgili yönetmeliğe eleştiriler devam ediyor. Tarım Bakanlığı'nın iddia ettiği gibi yönetmeliğin "GDO'lu ürünleri yasaklayan" bir içeriğinin olmadığına dikkat çeken uzmanlar, Biyogüvenlik Yasası çıkarılmadan bu ürünlere yönelmeyi tehlikeli bulduklarını ifade ediyorlar.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ferdan Çiftçi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan ve yürürlüğe giren "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik"in, bakanlığın savunduğu gibi GDO'nun ticaretini yasaklayan bir düzenleme olmadığını belirterek, "Sadece GDO'lu ürünlerin ticareti düzenlenmiştir. Yani var olan şey, yasal hale getirilmiş, şekli şemali, nasıl olacağı şarta bağlanmıştır" dedi.
GDO'lu ürünlerin tüketiminin, insan sağlığına olan birçok zararının bilimsel olarak kanıtlanmış olduğuna işaret eden Çiftçi, yapılan araştırmaların, GDO'lu ürünlerin insan vücudunda alerjik etkilere yol açmasının yanı sıra fareler üzerinde yapılan deneylerle 2-3 nesil sonra üreme yeteneğinin azalmasına neden olduğunun ortaya konulduğunu belirtti.
Çiftçi, sağlık tartışmalarının yanı sıra kendi uzmanlık alanlarında asıl üzerinde durulması gereken tehdidin ise gıda güvenliği konusu olduğunu söyledi. GDO ile tarımda dışa bağımlılık meydana geleceğini belirten Çiftçi, "Terminatör gen teknolojisiyle tohumların bir sonraki yıllarda üretilememesi ve bir genin değiştirilmesi sonucunda, patent hakkını elinde bulunduran uluslararası firmalara sürekli para ödenmesi ve onların sömürgesi durumuna gelinmesi sonucu doğacaktır" dedi.
Çiftçi, ayrıca GDO'lu tohumlarla yapılacak tarımın, toprağın biyo-çeşitliliğine büyük zarar vereceğini ve aynı toprakta sonraki yıllarda yapılacak ekimlerle genetik karışmalar olabileceği ve bunun da sağlık açısından yeni yeni tehlikelere yol açacağını savundu.

'Yasak getirildi' savı doğru değil
GDO'lu ürünlerle ilgili yönetmeliğin yürürlüğe girmesinin ardından kamuoyundan gelen tepkiler üzerine bakanlığın, bu yönetmeliği "GDO'lu ürünleri yasaklayan" bir düzenlemeymiş gibi sunma gayreti içinde olduğunu ifade eden Çiftçi, bunun gerçeği yansıtmadığını söyledi. Çiftçi, "İthal edilen ürünler, analiz edilerek bu komite tarafından risk analizi yapılacak, şeklinde bir sav var. Ancak, burada böyle bir şeyin pratik olarak çok mümkün olduğunu söylemek imkânsız. Çünkü şu anda bu analizi yapabilecek sadece Ankara ve Bursa'da iki laboratuvarımız var, diğer laboratuvarlarımız ise yeterli değil. Düşünün Mersin Limanı'ndan soya ya da mısır getirilecek ve siz bunu, analizi için Ankara'ya ya da Bursa'ya göndereceksiniz, bunların pratikte 2-3 gün içerisinde sonuçlarını alıp değerlendirme yapmak çok olası değildir" diye konuştu.
Türkiye'nin hiçbir zaman böyle bir yönetmeliğe ihtiyacı olmadığı ifade eden Çiftçi, "İhtiyacımız olan bir Biyogüvenlik Yasası çıkarılmasıdır. Çünkü GDO'lu ürün olarak adlandırılan ürünlerin dünyada yüzde 98'i mısır, soya, pamuk ve kanola bitkilerinden oluşmakta ve biz zaten bu yönetmelikten önce de yağ ve yem açığı nedeniyle bunları kullanıyorduk. O yüzden önemli olan bizim bir an önce desteklemelerle soya ve mısır açığımızın giderilmesi yönünde politikalar oluşturmamızdır" dedi.
Çiftçi, mevcut yönetmeliğin bu nedenle hukuki dayanaktan yoksun olduğu iddiasını vurgulayarak, yönetmeliğin bu gerekçeyle iptali için yasal yollara başvurmak üzere oda olarak çalışmalarını sürdürdüklerini sözlerine ekledi.


ÜRETİCİ KÖYLÜLER GDO'YA NEDEN KARŞI
- Köylüler, yeniden ekilmek üzere ürününden tohumluğu ayırabiliyor ve saklayabiliyordu. Yönetmelikle sayıları 10'u bulmayan tohum şirketlerine tohumları patentleme izni veriliyor.
- ABD'deki GDO'lu tohumların başını çeken soya tohumunun ortalama fiyatı 2006-2008 arasında yüzde 50'den daha fazla arttı. Dolayısıyla tohum fiyatlarının ucuzlayacağı doğru değil.
- ABD üniversiteleri, genetiği değiştirilmiş soyanın diğer soyalara göre yüzde 5,3 daha az verimli olduğunu tespit etti. Bu sonuçlardan da anlaşılacağı gibi GDO'lu tohumlarla yapılacak üretim, verimliliği artırmayacak.
- Tohum iyi bir toprak ile buluştuğunda sağlıklı gelişebilir. Ancak GDO'lu ürünler topraktaki canlılara zarar verdiği için verim kaybına neden olur.

Kaynak: Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu


YÖNETMELİKTE HANGİ MADDE NASIL ELEŞTİRİLİYOR
1- Madde 5/2: "İthal edilen, üretilen veya dağıtımı yapılan GDO'lu gıda veya yemin çevre, insan veya hayvan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, gıda veya yem işletmecisi sağlığı ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak, bakanlığı, diğer ilgili mercileri ve tüketicileri acilen bilgilendirmek ve söz konusu gıda veya yemi, piyasadan geri çekmek zorundadır."

Bu konuda şirketlerin samimi davranmayacağı endişesi var. Herhangi bir şirketin kendi üretimi gıda veya yem için olumsuz görüşü bakanlığa ileteceği yönündeki madde GDO karşıtlarına güven vermiyor.

2- Madde 5/3: "GDO'lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır."

Sağlık uzmanlarına göre bu madde GDO'nun zararının itirafı gibi. Bebek ve küçük çocuklara zararlı olan bir durumun yetişkinlere neden zarar vermeyeceği sık sorulan sorulardan. Bu konuda özellikle hamilelere vereceği zararla ilgili bir netlik yok.

3- Madde 5/7: "Gıda veya yemin yüzde 0,5'ten fazla izin verilmeyen GDO içermesi halinde ithalatına, işlenmesine, nakline, dağıtımına ve satışına izin verilmez."

Buradaki temel itiraz şu; insan veya çevre sağlığına zararlı bir ürünün küçük miktarlarda olması onun sakıncalı olmadığı anlamına gelmez. Dolayısıyla bu madde de alenen zararlılık itirafı anlamına geliyor.

4- Madde 5/8: "GDO'suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO'suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz."
Yönetmeliğin belki de en çok şimşekleri üstüne çeken uygulaması. Çünkü ürünün GDO'suz olduğuna dair etiketleme yöntemi Avrupa ülkelerinde de giderek yaygınlaşıyor. Fransa, Almanya ve Avusturya'da bu uygulamalar var.


GDO tartışması domates ve biber satışlarını % 40 düşürdü
Genetik değişikliğe uğramış ürünlerle ilgili Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın çıkardığı yönetmelik sonrası kamuoyunda başlayan tartışmaların domates ve biberde satışları 1 haftada yüzde 40 düşürdüğü iddia edildi. Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği Başkanı Hasan Şentürk, tüketicinin kafasının karıştığını, GDO ile hiç ilgisi bulunmayan sebzelerden bile uzak durmaya başlandığını belirtti. Sebzede GDO'lu üretime ihtiyaç olmadığını, böyle bir çalışma da bulunmadığını dile getiren Şentürk, bu konuda Tarım Bakanlığı'nın tüketiciyi aydınlatmasını beklediklerini kaydetti. AA

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=132245&KOS_KOD=5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder